MOLA



Hastaneler, insan ruhunun derinliklerinde; çok çok derinliklerinde uyuklayan onlarca duyguyu ortaya çıkarıyor olsa gerek. Zorlasa da bu ortamda yüzleşilen gerçekler, o anki yaşınıza kadar (ki bu benim 25 buçuklu yaşlarıma tekabül ediyor) geçen süreci enine boyuna irdeliyorsunuz ister istemez.

‘’Bir namazlık saltanatın olacak…’ derken Tarancı, gerçekleri dolu dizgin gizlemiş dizelerine.Bir namazlık. Sadece ve sadece bir namazlık saltanat. Ömrünüze ömürlük bir mola…

Ve sanırım ben şu an mola verenlerin yahut molalara teğet geçenlerin yakınlarında bir yerlerdeyim. Sabah saatlerinde geldiğim hastane odasının içersinde sağa sola bakınıyorum anlamsızca. Odamın dar penceresinden tabutun ardını izliyor gibi hissediyorum. İçerdeyim ve dışarıda onlarca insan, kedi, köpek… Hastane girişinin hemen sol tarafında açmış olan begonyalar, kırmızı güller, yerlerdeki çöpler… Elindeki izmariti orta parmağı ve baş parmağıyla birleştirip, yolun ortasına fırlatan adamlar, bir demet çiçek ve yırtık pabucuyla koşar adım gelen teyze…

Odada taze bir serum havası hakim. Küçük bir dolap koyulmuş yatağın başucuna ve tıka basa doldurulmuş hasta yakınlarınca.İki çift yatak ve hayatlarının belki de son molasını veren iki yaşlı göz.

‘’Babam merkeze kadar gitti, annemin bir ihtiyacı olursa ilgilenir misiniz? ‘’ dedi genç kız yeşil ve kahverengi karışımı bluzuyla burnunu silerek. Ağlamıştı, belliydi. Ne diyeceğimi bilemedim. ‘’Ben buraya kimlere söverek, nelere lanet okuyarak geldim farkında mısın sen?’’ dercesine baktım. Baktım, baktım ve utandım.Hoş, utanmış mıydım yoksa etik olmayan davranışımın verdiği ağırlıktan mıydı bilmiyorum,  ‘’Elbette, merak etmeyin ‘’ deyiverdim…

Son zamanlarda, kapımı her kilitleyişimde dönemeyeceğim bir duyguya kapıldığımı; yaşım ilerledikçe hayatın gerçekleriyle yeni yeni yüzleştiğimi anladım.Çünkü bu yaşlar, hayatın en güçlü yaşlarıdır. Bazen hazırlıksız yakalanırsınız zaman ustanın oyunlarına, size sunduklarına.Ne zaman, hangi koşullarda neleri sunacağını bilemez, vicdansızlıla suçlarsınız kendinizi…

Benimkisi de böyle bir gece işte.

Bir toplamalı, on çıkarmalı karanlık bir gece.

Nerden başlamalı, neyi toplamalıydım ki yıllarımdan çıkardıklarım eşitlemeliydi her şeyi. Hatalarım, kırgınlıklarım, varsa bir de pişmanlıklarım… Kırıp döktüklerim, geride bıraktıklarım, ezip geçtiklerim ve uzerlerini cizdiklerim...

Sahi kimden neyi çıkarmalıydım bu gece?

2017