Tallaght tren istasyonunda,
2021 baharında
Üçe beş kalmışken saat
Işıklarda beklerken araçlar
Ve yükselirken martı sesleri
Başındaki şapkası,
Hardal rengi ceketiyle yaşlı bir kadın gördüm.
Griler var saçlarında yer yer
Gözlerinde ise Güneş
Bir avuç telaş
Bir avuç yorgunluk…
Dikildiği yerden
Etrafına bakıyor küçük çocuk.
Gözleri kadının çantasında ısrarla
Turuncu saçları dağılmış çillerinin üzerine
Kısarak bakıyor gözleri.
Ürkek
Sinsi…
Düşünüyor da
düşünüyor.
‘’Hırsız olmasın bu çocuk?
İster misin kadına yardım etme bahanesiyle yanaşıp
Çantasını alarak uzaklaşsın?’’
Ve yönümüzü değiştiriyoruz
Çilli çocuk arkasında
Bizse en geride…
‘’Durun size gideceğiniz yere kadar eşlik
edeyim.’’ diyor
Ve alıyor elinde ne varsa kadının…
‘’Ben koşamam çocuğun peşinden ‘’ diyorum.
‘’Benim kocasak halim yok, tabii ki sen koşacaksın.
Hazırlan’’ diyor.
Ve dışarı çıktığım için pişman oluyorum.
Maraton moduna alıyorum bedenimi.
Ve biz tam yaklaşacakken
Bir ses yükseliyor çilliden:
‘’Santa sana hediye almadı mı?’’
Hangimiz kedi
Ve hangimiz sütü döktük bilmiyoruz…
Ne ara her şeyden şüphelenir olduk
Ne ara çanta taşımanın arkasında bile art niyet arar
olduk bilmiyorum.
‘’Çocuğun annesini bulursam tebrik edeceğim,
Oğlunuzla gurur duyun’’ bayan diyeceğim.
Evet, yapacağım bunu’’ diyor Margi.
Gülüyorum.
Kendi aptallığıma
Onun şaşkalozluğuna…
Ve ne ara bir çocuğun masumiyetini kurcalar olduk?
Ne ara yardım etmenin doğallığını unutup
Olan biteni olağanüstü bir konuma oturttuk…
‘’Çocuğun annesiyle tanışacağım’’ diyor bu sefer de,
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum...